Sayfalar

22 Ocak 2010 Cuma

Hayatta göreceli olan şeyler hakkında

Gözle gördüğün elle dokunduğun birçok şey hayatta görecelidir bence. Neredeyse bakış açına göre şekillenir nesneler. Bu sebeple inanmak istedikleri gibi yaşar insanlar.
Güzellik görecelidir mesela, aşağıda olduğu gibi. Bu bayanın omuzuna dokunduğumuzda gördüğümüz ise gerçekliktir.

19 Ocak 2010 Salı

Aykırı düşünceler


En yaratıcı, en başarılı insanı belirleyen, başarısız olmaya olan istekliliğidir.
Başarısızlığa cesaret edin. Hızlıca başarısız olun. Başarısızlıktan öğrenin. Başarısızlık üzerine çalışın. Başarısızlığı anlayın.
En önemlisi başarısızlıktan keyif alın. Hayat kısa. Hiçbir şeyin keyfinizi kaçırıp sizi tutmasına izin vermeyin. – John Winsor

17 Ocak 2010 Pazar

Sıradaki parçayı seçiyorum kendime ve kaos teorisine inanıyorum.

Keşkelerimi kaldırıp bir kenara koydum uzun zaman önce. Hayatta farkına vardığım önemli farkındalıklardan birsidir "hata yoktur" düşüncesi. Sana şimdiki zamanda hata olarak gelen eylemlerin, düşüncelerin, tutumların seni sen yapan değerlerin. Hata olarak kabul ettiğin şeyleri yaptığın için şu an sen sensin. Başka türlü hatalar yapsaydın başka sen konuşurdu şu an. Hata olarak gördüğün bu değerler sana şimdiyi anlatmak için, farkına varabilmen için uğraşmıştır ve bu uğraş canını yakmış da olabilir çoğu zaman.
Hayatı otuzumdan sonra biraz da böyle yaşamak istiyorum.
Hayatın akışını anlamadan sanki bulunduğumuz durumun müsebbibi geçmiş zamanda vermiş olduğun bazı kararlarmış gibi, sanki öyle değil de böyle davransaydım şimdi burda değil de şurda olacakmışım gibi. Çoğunluğun görürcesine inandığı koca bir yalandan ibarettir geçmişle alakalı keşkelerin. Geleceğe dair keşkeler geçmişe dair olanlardan bin kat daha değelidir bana göre. Bana göre hayat "an"dan bulunduğumuz andan ibarettir ve sürekli farkına varılmasına çalışılır. Hiçbir zaman kendinin tam olarak farkedilmesini istemeden yaşatır kendini hayat. Farkına vardığında o çoktan gitmiştir çünkü.  

Her yılbaşı yıl sonudur aynı zamanda.

Yeni yıla girerken planlar yapardım bir yıla yayılmış. Hiçbir plan yapmak istemedim bu yılbaşında. Kendime anlatacaklarımı kendime kabul ettirememekte zorlanmanın bir sonucu gibi geliyor artık yazdıklarım. Sanki östaki borusundan bana tanıdık gelen sesim kağıt üstünde yabancılaşıyorda kendini kabul ettiriyor bir an. Ama ne içimden bana tanıdık gelen ses ne de kağıda düşen kelimeler, güzel olsalar da kalıyorlar orda.
Tüm kararların prim yaptığı bir anda borsa gibidir yılbaşılar. Bir gün önce kararlar alırsın yüksek fiyattan, bir gün sonra geri verirsin düşük değerden.
Hiçbir karar satın almadım bu sene.

16 Ocak 2010 Cumartesi

Bir beyaz kağıt...

Bir beyaz kağıda herşey yazılabilirmiş.
Bir çocuğun kişiliği mesala
Bir hayatın geleceği
Bir hayalin gerçeği
Yada bir gerçeğin hayalide yazılabilir.

Neler yazılmış benliğimize?
Beyaz kalabilmişmi benliğimiz?

14 Ocak 2010 Perşembe

Eşyanın değeri-1 (Tufan Ateş)

".... Allahım bana öyle bir imkan ver ki bu isteklerim bir bir gerçek olsun" diye dua etmiştim küçük bir çocukken.


30 yıl sonra: .... İşte bu deftere 30 yıl boyunca birşeyler yazdım. Başlarda Büyükannem bazı sorular sorardı ve cevabımı defterime yazmamı isterdi. Sonraları yazmaya alıştım ve aklıma ne gelirse karaladım. Şimdi hayal meyal hatırlıyorum bu defteri bulduğum anı. Köydeki evimizde çatı katındaki el yapımı tahta sandıktan çıktı. Ağır naftalin kokuları arasında, metal sacdan yapılmış çatının rüzgar aldığında çıkardığı uğultular eşliğinde, korkarak kurcalamıştım sandığı. O zamanlar karanlıktan korkardım. Şimdi ise insanların karanlık yanlarından. Büyükannemin eski eşyalarını kurcalamak oyun gibi gelirdi bana. Yurtdışından getirdikleri mutfak saati, gençliğinde iplik eğirmek için kullandığı tahtadan yapılma garip alet, öküz boynuzunda yapılmış bir tarak ... ilginç gelirdi. Benim için yeni keşiflerdi her biri. Kimbilir ne anılar işlenmiştir her birine, kimbilir bu eşyaları kullanırken neler düşünmüştü, hangi duyguları döküldü gözyaşlarından. Cihan harbi sırasında bir genci sevmiş, çok sonraları anlattı bana, ona harbden dönderse kendi elleriyle ördüğü çorapları verecekmiş. Anlatırken öyle duygulanırdı ki hep merak ederdim o meşhur çorapları. Ölmeden önce bir kere göstermişti. Özenle yapılmış tahta bir kutunun içine özene bezene yapılarak konmuş bir çift yün çorap. Kutunun hikayesini de anlattı arkasından. Onu da sevdiği o adam meşe ağacından yapmış. Kutunun üstündeki oymalara bakılırsa o gizemli adamın eli tahta işlerine bayağı yatkınmış . Hep derdi; "ilerde, büyüdüğünde köydeki eve gelirsen bulabilirsin bu kutuyu" diye. Benim için saklıyacakmış. Haylaz bir düşünce ama bu kutuyu bulabilmek için tam 15 yıl bekledim. Deli doluluğunun yanında çok kültürlü bir hanımefendiydi Büyükannem. Zamanında Fransa'da eğitim görmüş sonrasında ilginç bir şekilde Basra Körfezi yakınlarında küçük bir kasabaya yerleşmiş, ardından Anadolu'nun en ücra köylerinden birisine bu köye gelmiş ve büyükbabamla evlenmiş. Umarım birdahaki gelişimde bulurum...

10 Ocak 2010 Pazar

Gerçekte rüya, rüyada gerçek



Sabah uyandıktan sonra bir rüya gördüm, tekrar uykuya daldığımdaysa gerçek oldu.


5 Ocak 2010 Salı

Gerçek ve hayal


Picasso ile tanışan bir adam:
“Neden resimlerinizi bu kadar gerçek dışı yapıyorsunuz? ”
Picasso: “Gerçek nedir?”
Adam cüzdanından eşinin fotoğrafını çıkartarak: “İşte bunun gibi”
Picasso: “Gerçekten mi? Çok küçük ve yassı görünüyor”