Sayfalar

28 Haziran 2007 Perşembe

Hoş anılar...

İnsan hayatında hoş anılar vardır bir aralık yaşanan sonra biten. Bu anıları beş duyu organlarımızla yaşamışızdır ve bitmiştir. Hayatta küçük bir aralık. Mesela hatırlarmısınız, biz çocukken misket oynardık mahallede. Hemen hemen herkesin bir mahallesi vardır ve oralarda şu kısacık insan hayatının güzel anıları yaşanmıştır. Kavgalar edilmiş, oyunlar oynanmış, platonik aşklar yaşanmıştır. Kimi zaman dayak ta yenmiştir. Şimdi size o anıları hatırlayabilmeniz için o zaman yaptıklarınızı tekrar yapmanızı önericem. Tabiki gidin mahallenin bakkalından dayak yeyin demiyorum. Ama misket oynayabilirsiniz, veya külah atabilirsiniz. Ben geçenlerde ortaokul yıllarımda oynadığım bir oyunu buldum netten. "Final Fight". Çok duygulandım, çünkü bu oyun beni 11-12 yaşlarıma götürdü. O zaman hissettiklerimi hissettim. Zamanın geçmişliğine üzüldüm, ağladım.

Zaman ne kadar da çabuk geçmiş....

Ecnebiler bu işi biliyor !

Yapılacak bir işin kaynağını bulmak zor iş. Bizim gibi köklü devlet kültürü olan ülkelerde bunun zorluğu daha kolay hissediliyor. Çünkü herşeyi devlet karşılamalıdır düşüncesi hakim zihinlerde. Eğitimi, sağlığı anlarım da, özel sektörle yakın ilişki içerisinde olması gereken spor sektörünün de devlet tarafından himaye edilmesi, korunması-kollanması, yönetilmesi artık eskide kaldı. Bunu da devletten beklemek doğru değil. Yapılacak her ne olursa olsun (bir spor organizasyonu, bir tesis...) parasını devletten beklemek, devlet finanse etmelidir demek herşeyden önce tembelliktir. Bakın ecnebiler bu konuda neredeler.

Olimpiyatlar ülke ekonomilerine çok katkı sağladıkları gibi ciddi maddi yük te getiriyorlar. Ülkeler ciddi yatırımlarına özellikle olimpiyatları aldıklarında başlıyorlar ve 6-7 yıl süren bir yarışın içine giriyorlar. Altyapı, güvenlik, organizasyon,konaklama.... birçok alanda az hatayla iş yapmanız gerekiyor. Bunların her birirde ciddi masraflar. Özellikle 2004 Atina Olimpiyatlarında organizasyona ev sahipliği yapmanın devlete getirdiği yük ciddi tartışma konusuydu. Fakat size bahsedeceğim konu 2012 Londra Olimpiyatları ile ilgili. Herşeyi devletten beklemeyen, katılımcılığı, markaların gücünü ön plana çıkaran zihniyet bakın ne yapmış.

Haberin detayını kaynağından öğrenin.

13 Haziran 2007 Çarşamba

Ülkemizdeki sporun gelişememesinin altında yatan sebeplerden bir tanesi

Yok hayır, bu başlık çok mütevazi oldu.
Şöyle desek daha çarpıcı ve doğru olur sanırım.
Ülkemizdeki sporun gelişememesinin altında yatan en önemli sebep!
nedir sizce?

Çok başarılı, doğuştan şampiyon, insanüstü özelliklere sahip olan sporcuları yetiştiremeyişimiz mi?

Herşeyin sorumlusu, fakat sorumluluklarını da bir türlü yerine getirmeyen devlet baba mı?

Türk'ün gücünü tüm dünyaya göstermemizi engelleyen, her defasında önümüze setler çeken, komplolar kuran dış mihraklar mı?
uzar gider bu bahaneler.
Bizde kendimize göre doğru olanı alır üstüne kat çıkar gibi bahaneler üretiriz.
Fakat bir gerçek var ortada. Spor artık eski kuralları ile oynanan bir oyun, bir aktivite, bir gösteri değildir.

En başta sorduğumuz sorunun cevabı bence şudur:
Spor bir İŞ tir. Sporumuzun gelişememesinin yegane sebebi de onu bir iş (business) olarak göremeyişimizdir.

Siz ne dersiniz?

4 Haziran 2007 Pazartesi

İşte başlıyoruz...

İşte başlıyoruz.
Hayatta öyle değilmidir herşey.
Birden başlarsın, arkana bile bakmadan.
Böyle başlangıçlar güzel olur. Çünkü insanların çoğu çekingendir yeni yapıcakları şeylere.
Bakalım neler yaşayacaz ve neler paylaşacağım kendimle.