Sayfalar

31 Temmuz 2009 Cuma

Uygarlıklar Tarihi ve Benim Geleceğim



“Kolaylıklar uygarlık için yıkımdır.” diyen ünlü tarihçi Arnold Toynbee, uygarlıkların oluşması ve gelişmesi için “göğüslenebilir bir meydan okuma” faktörüyle karşı karşıya gelmelerinin şart olduğunu söyler. Ona göre; iklimler, bitki örtüsü, komşu toplulukların baskıları gibi etkilerin göğüslenebilir tehdidi olmadan bir uygarlığın doğması mümkün değildir.

Toynbee, eğer çevreden gelen meydan okumalar, o toplumun üstesinden gelemeyeceği kadar şiddetliyse, bu durumda uygarlık tohumunun filizlenemeyeceğini savunur. Bu nedenle uygarlıklar, İndus Vadisi, Mezopotamya, Akdeniz Havzası ve Avrupa kıtası gibi ancak gerekli çaba gösterildiğinde göğüslenebilecek meydan okumaların yer aldığı coğrafyalarda oluşabilir. Antarktika gibi mücadele edilemez çevre koşullarının hüküm sürdüğü veya Havai gibi insan topluluklarından uzak coğrafi mekanlar, uygarlığın oluşmasına fırsat vermez.*

Akla gayet mantıklı gelen Toynbee'nin teorisi ile geleceğim arasında ilginç bir alaka kurdum. Yıllardır devlet dairesinde çalışıp klasik anlamda "memur " olmamak için çaba sarfetmenim mantıksal bir açıklaması olarak gördüğüm bu teoremi toplumlar-uygarlıklar kadar insanlar da kendilerine uyarlayabilirler diye düşünüyorum.
Yani...
Memuriyet hayatı insanın gelişmesine engel bir yaşam alanı sunuyor.
Eğer fazla mücadele edersen ezilirsin, eğer mücadele etmemeye alışırsan da ruhsuzlaşırsın.

Eğer yeteri kadar güçlü özelliklere sahip olduğumu düşünüyorsam dışarı çıkmam gerekiyor sanırım...





*A.Selim Tuncer'in "
Marka bir harekettir, bir durum değil... Bir yoldur, liman değil!" makalesinden alıntı

Diyalog ile Geyik arasındaki ince fark, farketmek isteyenlere...

Diyalog geyikle karistirlmamasi gereken eylem.
Diyalog bir tür varolma biçimidir. Öğreten ve öğrenen olmaktır. Varolma kaygısı içinde ötekiler ile iletişime geçme çabasıdı.
Geyikse varlık kaygısını örtmeye, ondan kaçmaya yönelik bir eyleme türüdür.
Karşınızdaki insan(lar)la ilişkinin yolunu açar, ama bu ilişkinin nasıl bir yol izleyecegi bu geyiğin diyaloğa dönüsüp dönüşmemesi ile ilgilidir.

Hayat geyik olarak da yasanabilir diyalog olarak da.
Size kalmıs...

30 Temmuz 2009 Perşembe

Hayat ve Anlamak...


Bu planlı dünyada plansız giden,
birden değişen,
ama herzaman anlamlı olan değişimleri anlamaya çalışıyorum...
Hayata dokunmadan dokunmaya çalışmak gibi bişey işte.
Oysa hayatın içine dalmak, sonuna kadar yaşamak geçiyor içimden.
Hayat...

Bir matematiği varmıdır hayatın?

Geometrisi nedir kalleşliğin? ,
Altıgen'in diğer adı "Yamuk" olabilir mi mesela.

Kimyası var mıdır acının?
H2SO4 olabilir mi mesela.

Zamanı var mıdır gitmenin?
Şimdi mesela...

29 Temmuz 2009 Çarşamba

Gereksiz bilgi nedir?

SANCAR
Adamın biri azmetmiş araştırmış....


SANCAR Türkiye'de en çok kullanılan 2166. isim (... 2164. halef, 2165. hamdiye, 2166. sancar, 2167. hanım, 2168. harbi, ...). Ülkemizde yaklaşık her 29,448 kişiden birinin adı SANCAR ve ismin yaygınlık oranı binde 0.03.

SANCAR adının yaygınlık oranının Türkiye'nin resmi nüfus sayımı sonuçları ve günlük ortalama nüfus artış hızına orantılarsak ülkemizde 29-07-2009 00:24 itibariyle yaklaşık 2,173 kişinin isminin SANCAR olduğu ve SANCAR isimli kişi sayısının her yıl ortalama 36 kişi arttığı tahmini yapılabilir. (EVVET ÇOĞALALIM SANCARLAR. BU ÜLKENİN HATTA DÜNYANIN BİZE İHTİYACI VARRRR...:))

SANCAR isminin Amerika Birleşik Devletindeki yaygınlık oranını hesaplarken bu isme elimizdeki Amerikan veritabanındaki 702,203 kişi arasında hiç rastlayamadık. Bu nedenle ismin Amerika Birleşik Devletindeki yaygınlık oranın bir milyonda 1.4'ten dahi az olduğunu ve Amerikada toplam 400'den az sayıda SANCAR yaşadığını tahmin ediyoruz. (AFFERİM SİZE, TAHMİNLER SÜPER)

SANCAR Türkiye'nin en yaygın 2166. ismiyken, Amerika Birleşik Devletinde en yaygın 2166. ad ise Oswald ismi.

ÇOK DOĞRU AMA BİR O KADAR DA GEREKSİZ BİLGİ BUDUR...

28 Temmuz 2009 Salı

Bu karikatür mü gerçek yoksa burdaki gibi durumla karşılaştığımız gerçekler mi karikatür?

15 Şubat 2001 Perşembe

....................................
Derinlerden bazı sesler duyar gibiyim.
"koşma, bak düşersen karışmam sonra..."
Koşmamıştım o zamanlar, ama artık koşacağım.

Düşsem de kalkıp yeniden koşacağım.

Geçmişte olanların farkına varıyorum yavaş yavaş. Değiştiremeyeceğim şeyler için enerjimi harcamak yerine değiştirebileceğim gelecek için çaba gösteriyorum.


İşte bu yazıyı gerçekten beğendim.

15 Ocak 2001 Pazartesi

Sınırlarla ilgili başka bir yazı. Biraz komik ama komik de olsa bu benmişim.

Sınırlarını zorluyorum hayatın. Her gün biraz daha fazla, her gün biraz daha derinden yaşıyorum hayatı. Hızla öğreniyorum, hızla gelişiyorum.

Dün akşam farkına vardım. Ben yaklaşık iki aydır televizyon izlemiyormuşum. Bulduğum her anı, beş dakka bile olsa değerlendiriyorum, okuyorum yada aklıma gelen bir fikri geliştiriyorum.

Yeni tanıştığım bir iş arkadaşım, gecenin bir yarısında bana şöyle söyledi: "hayatta karşıma çoğu zaman iki yol çıkar: kolay olan ve zor olan. Ben hep zor olanı seçerim." Bu sözü beğendim.

Rahat olan, kolay olan yatmak sen kalkmayı seçmelisin Murat.
Kolay olan eğlenmek sen çalışmayı seçmelisin.
Kolay olan susmak sen konuşmayı seçmelisin, haykırmalısın.
Sen rahat uyuyamazsın, hayalleri olan insanlar rahat uyuyamazlar.
Sen kesin inançlılardansın.
Doğru bildiğin şeyin peşinden koş.
Onları gerçekleştir ki gerçek olsunlar.

İlginç bir tipmişim.
Şimdi kendime bakıyorumda bu yazıyı kaleme alsam daha farklı yazacağım klesin fakat hissettiğim duygular benzer.
Karşıma çıkan iki yoldan halen daha zor olanı seçiyorum.
Eğlenme konusunda kendime biraz daha cömertim.
Konuşma konusunda kendimi baya geliştirdiğimi düşünüyorum,
Halen daha rahat uyuyamıyorum. Arkadaşlarım bu duruma üzülüyorlar ama burdaki ifade aslında gerçeği anlatıyor. Hayallerim var...
Kesin inançlı olmaya çalışıyorum.
Doğru bildiğinin peşinden koşma konusunda da kendimi bayağı geliştiridim. Bu durumla bayağı bir yüzleştim.
Son olarak çok özlü bir söz söylemişim :)
"Onları gerçekleştir ki gerçek olsunlar"
Tabiki hayal olarak kalmalarının bir anlamı yok, işin zor kısmı da gerçekleştirmek gibi duruyor çoğunlukça.
Ama ben işin zor kısmının hayal kurmak olduğunu düşünenlerdenim...

27 Temmuz 2009 Pazartesi

11 Ocak 2001 Cuma

Şu an nasıl biri olduğumun farkına varmak için, daha doğrusu geldiğim noktayı daha iyi anlayabilmek için geçmişte (yeteri kadar geçmiş bir geçmişte) nasıl olduğumu hatırlamam gerek. Geçenlerde kitaplığımda bulduğum defter hatırlattı bana geçmişimi...

Günlüğümden bir parça:

Bazen inat eder insan. Mesela bazen nefesimi en fazla ne kadar tutabileceğimi merak edip kronometre ile ölçüm yaparım. İş inada bindimi sınırlar zorlanır.En fazla 2.5 dakika tutumuştum nefesimi. Daha fazla tutabilirdim. Bu saçma bir inat, tamam kabul ediyorum. Ama insan hayatını bu kadar saçma olmasa da inatlar keyifli hale getiriyor. İnat etmek yani; sebat etmek, direnmek, azmetmek, dayanmak. İnat ettiği zaman sınırları genişliyor insanın. Şimdi işte böyle bir inat içerisindeyim. Ben yapacağım, ben başaracağım.
Neyi?
Başarılması gereken ne varsa hayatınma...

( sonraki günlerde kırmızı bir kalemle şunları yazmışım)

Kesinlikle daha fazla tutabileceğime inanıyordum ve rekor:
3.08 dakika nefesimi suyun altında tuttum...

Sıradan olmayan bir kelime: İKTİDAR


İktidar birçok anlamda kullanılabiliyor. Siyasette, sporda, okulda hatta cinsel hayatta bile. Temel özelliği güç sahibi olma ve bu gücü kullanabilme özelliği diye tanımlanabilir.
Hayatta bazı insanlar iktidar elde etmenin, yönetmenin ve değiştirebilme gücünün ötesinde mutlu olabilecekleri pek az şey olduğuna inanırlar. Bazılarınaysa iktidar kötü bir hasletten başka birşey değildir.
Neyse konuyu dağıtmadan benimde sık sık karşılaştığım bir kelilem (İKTİDAR) hakında düşüncelerimi ve öğrendiklerimi paylaşayım. Öncelikle iktidar elde etmek isteyen bir insana "iktidar takıntısı var" demek çok saçma olduğunu öğrendim, rahatladım. Çünkü bu "rakibinin karşılayamacağı bir servis atan tenisçiyi bu yapmak istediği eylemden dolayı ayıplamaya" benziyor.
Önemli olan bu iktidarı hangi yollarla elde edeceğiniz ve elde ettiğinizde ise nasıl kullanacağınız. Bunlarda yazıldığı kadar kolay şeyler değil biliyorum.

İş yaşamında iktidar elde etmek isteyenlere duyurulur, iktidar elde etmede ve elde tutmada en çok işe yarayan özellikler şunlarmış:
  1. Enerji, tahammül ve fiziksel dayanıklılık
  2. Enerjiyi bir noktada yoğunlaştırabilmek ve enerji israfından kaçınabilmek
  3. Duyarlılık, yani başkalarının duygu ve düşüncelerini anlama ve çözme yeteneği
  4. Esneklik, özellikle hedeflere ulaşmada kullanılacak araçları seçme konusunda
  5. Gerektiği zaman anlaşmazlık ve çekişmelerdetaraf olmaya hazır olmak, başka bir dayişle belli bir oranda sertlik gösterebilmek
  6. Belli bir süre egomuzu bastırabilmek

İşte bu kötü bir haber, fakat gerçekten işlerin senin için iyi gitmeyeceğine inanıyorsan!

İşler iyi gitmiyor; eğer işlerin iyiye gideceğine inanmıyorsam.
Fakat ben inanıyorum...

İçime döndüğüm bu sürecin eylemden çok düşünmekle geçmesi iyi. Zaaflarımı görmem, üstüne gitmem de iyi. Sınırlarımı test etmem, burası sınırım dediğim çitlerin çok ötesine gitmem ilginç bir tecrübe.

Geldiğim nokta itibariyle puzzel farklı bir resim gösteriyor. Filmin sonunda şu an tahmin ettiğim resim çıkmayabilir fakat ben tahmin ettiğim resimden daha iyi bir resim çıkacağına inanıyorum.

Eğer işlerin iyi gideceğine inanmıyorsan işler senin için iyi gitmeyebilir. hayatta karşılaştığım tüm iyi ve kötü diye adlandırılan şeyleri sırf benim oldukları için sahipleniyorum. Daha iyisini yapabilirim.

İşte tekrar başlıyoruz...
:)