Sayfalar

27 Şubat 2009 Cuma

26 Şubat_2



Çinlilerin garipliklerini anlatmakla bitiremem ama ben mümkün oldukça yazmakta kararlıyım. Resimde iki tane gariplik görüyorsunuz. Birincisi bu otobüsün markası Mercedes değil. Mercedes in bi kopyası. İkincisi ve tuhaf olanı ise bu totobüsün tek kapısı var. Ne arkada ne de ortada kapı yok. Biri inerken diğerinin binme olanağı yok malesef. Hep birlikte sırayla bineceksiniz hep birlikte sırayla ineceksiniz. Çin usulü.

26 Şubat

Bunun HArbinle bir alakası yok. Benim çocukluğumla daha doğrusu ilk gençliğimle alakası var. Genki ortaokul zamanımda takip ettiğim çizgifilmlerden bitanesidir. Çocukça bir şekilde kendimi filmin kahramanına benzetirdim. İşin garip yanı halen daha benzetiyorum. **************************************************************************

Çocuklar heryerde çocuk. Buz hokeyi müsabakaları esnasnda ağlayan bir çocuğa küçük bir hediye verdim ve sustu. Kendisiyle büyüklerle anlaşamadığımız kadar iyi anlaştık.



26 Şubat 2009 Perşembe

24 Şubat

Bu gün Moersan ve Yabuli ye gittim.
Yabuli yi gördükten sonra Harbin soğuğu bana Türkiye spoğuğu gibi geldi. Beterin beteri var derler ya aynı o hesap. Yabuli dönüşü tren istasyonunda tren kalkarken hazırol da duran bayan-erkek görevliler çok ilgimi çekti. Bu gösteriyi yabancılar geldikleri için yaptıklarını zannetmiyorum. Bunlar treni hazır ol duruşunda selamlıyor. Tren hareket ettiğinde bir görevli kompartımanın başına geçerek eliyle de selam durarak yolculara kısa bir açıklama yaptı. Zannederim yolculuk hakkında kısa bilgi verdi. Bilgi verişi değil de neden bu bilgiyi asker selamında verdiğini anlamadım. Burda her alanda askeri disiplin in izlerini görebiliyorsunuz.
3 saatlik bir tren yolculuğundna sonra Harbine vardım. Kıyaslama yaparsak burda oyunlar üç yere yayılmış ve birbirleri arasında an az 2 en fazla 3 saat mesafe var. Erzurumda ise en uzak mesafe 30 dakka bile değil.

25 Şubat

Bu gün Harbini biraz gezme fırsatımız oldu. İlginç kareler yakaladık.


Tüm görevlilerin takım elbise giydikleri gayet lüks bir mağzada görevlilerden birine soru sordum. Uzunca bir süre kendi aralarında konuştuktan sonra aşağıdaki resimde görülen mağzanın çince ingilizce çevirmenliğini yapan arkadaşı çağırdılar. (Zaten burda birine bişey sorduğunuzda bi saat kendi aralarında soruyu anlamaya çalışıyorlar.) Yakasında çin ve ingiliz bayrakları vardı. Burdan anlaşıldığının aksine arkadaş ingilizce bilmiyordu. Ben derdimi Türkçe ve el işaretleri ile anlattım daha rahat iletişlim kurduk.

*****************************************************


Artık aç kalmıyacağız çünkü Orhan bey ve ben Nudle hazırlamayı ve yemeyi öğrendik. Çubukları bir ejderha savaşçısı ustalığında kullanamasakda ikisini bir araya getirebiliyoruz. Şimdilik.


Orhan beyin imdadına kasede duran kaşık da yetişebiliyor.


**********************************************************************


Bu çinliler, özellikle de kuzeydekiler baya kaba insanlar. Alışamadığım iki adetleri var. Birincisi kadın erkek farketmeden her an her yere gürültülü bir şekilde tükürebiliyorlar. İkincisi burun karıştırmaları. Aşağıdaki resimde modern bir fasfood restoranda burnunu karıştıran kızı görüyorsunuz. Yaklaşık yarım saat burnunu karıştırdı. Şu ana kadar gördüğüm en uzun burun karıştrma operasyonuydu.

23 Şubat 2009 Pazartesi

22 Şubat

Küreselleşme...

Dünyanın öbür ucundaki Çin'de ama Kuzey Kutbuna daha yakın bir yerde, Japon'lardan nefret eden bir toplumda, bir Japon restoranında, İngiliz bir arkadaşımızla suşi yiyoruz. Bunun adı sanırım küreselleşme.


20 Şubat 2009 Cuma

20 Şubat Cuma

Harbinde Cuma namazı:

Biz Türkler biraraya gelmeye ve getirmeyi çok severiz ve en kolay yaptığımız işlerden birisidir bu. Kadirhan Sunugrlu hoca (Üniversite Sporları federasyonunda yönetim kurulu üyesi, aynı zamanda Ankara Üniversitesinde Prof.Dr.) FISU yönetim kurulunda bulunan Cezairli bir üyeyi, nereli olduğunu bilmediğim başka birisini topladı ve doluştuk otobüse cami aradık. Sonunda bulduk, dışardan harika görünüyordu, içerden biraz dökük. Vaiz gençti imam yaşlı bir amca. Arapçasının çok kötü olduğunu söyleyebilirim. Yine de dünyanın öbür ucundaki sibirya benzeri bu yerde bir cami bulmaktan, cuma kılmaktan ve imama uymaktan mutluyduk.




18 Şubat

Doğu-Batı arasındaki farkı anlamak için kitaplara başvurmanın yanısıra yaptıkları işleri gözlemlemekte gerekir (miş) Ben en basit bir ayrımdan bahsedeyim.

"Doğu"da çok anlam vardır "batı"da az (anlamsız demiyorum sadece herzaman söylenen birşey vardır ya; batı akıldır doğu ise duygu, batı işlevsel ve tekniktir doğu duygusal ve karmaşık, batı analitiktir doğu analitik değildir - analitik olanın karşıtı herneyse odur)

"Doğu" bu anlam yoğunluğunu çok şey yaparak anlatır "batı" az şey yaparak

"Doğu"nun yaptığı şeye "batı" çoğu zaman şu tepkiyi verir: "vayy bu muhteşemdi fakat ne anlatmak istedi tam anlıyamadım"

"Batı"lı ise az anlatır, anlayışı kıt birine anlatır gibi anlatır, herkes anlar.

Universiade'nın açılış töreni muhteşemdi fakat...








17 Şubat 2009 Salı

15 Kasım 2009

Bismillah demeden hastalandım. Hemde öyle böyle değil. Baktım iş ciddi en iyisi hastaneye gitmek dedim ve kendimi Çinli doktorların eline teslim ettim. Bana çok iyi davrandılar, kanımı aldılar ve rontgen çektiler.

Rontgen çektikten sonra bir süre bekledik sonuçları almak için, ardından soğukalgınlığı teşhisi ile beni otelime getirdiler. Ücretsiz muayene, ücretsiz ilaçlar, güzel hizmet. Burda çinlilerin en beğendiğiniz yanı nedir diye sorduğumda ortak verilen cevap güler yüzlü hizmet oluyor. Başka da bişey yok zaten.

15 Şubat 2009 Pazar

14 Şubat 2009

13 Şubat'ta yola çıktık, 14 Şubat saat 15:00 de Pekin'de, 21:00 da ise Harbin'deydik. Bu arada 6 saatimiz dünyaya güneşin doğduğu yönüne doğru ilerlediğimiz için yok oldu. 34 kişilik kalabalık bir ekiple gelmiştik Harbine. Aramızda 15 kişi civarında Erzurum'dan gelenler vardı. Harbine indiğimizde Erzurumlular dahil tüm ekibin söylediği tek şey vardı. "ÇOK SOĞUK". Düşünün Erzurumlular da böyle söylüyorsa buradaki vehameti.

Harbindeki havaalanı çıkışında ilk buzdan heykellerle tanışma fırsatım oldu. Dokundum. Buz değil de camdı sanki. Bizim oralarda buzun bile belli bir sıcaklığı vardır. Bilirsiniz buzun üstü ıslak olur. Burdakiler o kadar soğukta cam gibi oluyormuş, öğrndim. Şaka değil; havaalanı çıkışından otobüslere kadar olan 30 metrelik mesafede donma tehlikesi olanlar vardı aramızda. Bizim kafileden bir bayan eşyalarımızı otobüse yerleştirip otobüse girdiğimizde ellerini hissetmediğini söyledi. Önce şaka yapıyor zannettim. Hani vardır ya, biraz da espiriyle karışık dondum dersiniz. Bayan İzmir'den katılmış aramıza ve elleri kıpkırmızıydı, yüzünde hiç te şaka yapıyrmuş gibi bir hal yok tu.

Çok soğuk, fakat güzel gelişmiş bir şehir Harbin. Biraz dikkatli bakınca Rusyanın binalarda ve şehir yapısındaki etkisini hissediyorsunuz. Akşam 22:00 civarı şehrin sokaklarında ilerlerlken dışarda hemen hemen kimse yoktu. Bu kadar kalabalık şehirden neden kimse yok sokaklarda diye merak ederken otobisten inince cevabı tekrar hatırladık; "ÇOK SOĞUK"

Henüz fotoğraf makinem yok. Yunus bey kendi fotoğraf makinesini verebileceğini söyledi. Ben de fotoğraf makinesi için para vermekten kurtuldum, burası Çin'in diğer yerleri gibi ucuz değilmiş.






Harbin'le ilgili birkaç resim :

Harbinin şu anki şehir görünümü



1930 da önceki yıllarda yapılmış Harbin Polis Merkezi. Halen daha kullanımda.



Bu şehir sanki 1930'lu yıllarda birden gelişmiş. Bütün eski ve güzel yapıtların hepsi 1930 lu yıllardan kalma.




1920-1930 lu yıllarda çekilmiş bu fotoğraf Harbin'in o yıllarda doğunun Paris'i ya da Moskova'sı olduğunu gösteriyor.


St.Sophia Kilisesi yapımına 1907 de başlanmış 1932 de bitirilmiş ve halen daha en büyük Rus Ortodoks kilisesi olarak ayakta.

1900 lerden kalma bir Yahudi sinagogu


İşte bugünkü Harbin

13 Şubat 2009 Cuma

Gidiyorum...

Hem gidenedir bu şehir,
Hem gelecek olana.
Oda biraz oyalanır
Gider nasılsa


Kumsalların ne kadar istenmeyen kum tanesi varsa
Önde gideniyim her tazzikli alkışta

Hep haberler başlayacak biliyorum,
Hangi şarkıyı seçsem şansıma.

Şimdi şifa niyetine giriyorum sulara
Mavisine değil denizin sade tuzuna...
Y.Erdoğan